Can Soyer
TİP’in hakkı
Şimdi geriye dönüp baktığımızda inanmakta zorlandığımız bir TİP karşıtı kampanyanın verdiği zarara ve ittifak hukuku gereği seçimlere girilmeyen bölgelerden alınmayan potansiyel oyların eksikliğine rağmen, TİP’in Türkiye sosyalist hareketi tarihine geçecek bir başarıyı yarattığı herhalde açıktır.
Umut da çıksın
Çünkü, unutulmamalı ki, Türkiye’de bir de 15 Mayıs sabahı olacak. Bu ülkede mücadele de direniş de sürecek. Kaderimizin ortaklığı geleceğimizi de ortaklaştırmaya mecbur bırakacak hepimizi.
Haysiyet bilinci
Şimdi milyonlarca insan, sadece deprem mağdurları olarak da değil mevcut iktidarın ülke sathında şiddetine maruz kalmışlar olarak bütün bir halk, haysiyetimize yönelen zehirli dile iğrenmeyle bakıyoruz. Sınıf mücadelesinin bir haysiyet mücadelesine dönüşebileceği, sınıf bilincinin bir haysiyet bilinci biçimini alabileceği özel bir uğrağa giriyoruz.
Çöküş dönemi
Bunun bir “çöküş dönemi” olup olmadığını ise ne depremin yarattığı hasar tablosu ne de toplumsal ve insani kayıplarımız tayin edecek.
Kimse yokmuş!
Devlet yok. Kurumlar yok. Sorumlular yok. Vicdan yok. Utanma yok. Var olan tek şey, felaketlerin acısıyla kavrulan halkın birbirine uzanan elleri. Kardeşliğin kalan son sığınağı. Dayanışmanın haysiyeti.
Dünyanın efendileri iş başında
Bu insancıl tabloyu yaratan fırça darbelerinin gizlediği bir gerçek ise karlı tepelere kurulu Davos’un sıcak otel koridorlarında geziyordu: Sözü edilen tüm bu sorunların kaynağında bizzat kendilerinin olması gerçeği.
Nereden çıktı bu TİP?
TİP’in başarısı sosyalizmin dirilişine, sosyalizmin dirilişi ise ülkemizin kurtuluşuna hizmet etsin de gerisi sahiden teferruat.
Talebi kazanmak
Talebin kazanılması: Günümüzde hayli zorlu bir kuşatma içinde olan sosyalizm, çok yakında karşılaşması muhtemel olan bir kitleselleşme uğrağına yaklaşırken, “ileri sürerek” ve “kendisiyle özdeşleştirerek” acil ve yakıcı sorunlara dair talepleri kazanmalı.
Evet, yalnızlık da sınıfsal
Kapitalizmin neoliberal evresinde insan, sadece büyük şirketlerin, karşı konulmaz borsa ve döviz piyasalarının, devasa orduların ve polis kuvvetlerinin, kafkaesk bir bürokrasinin, otoriter liderlerin karşısında değil; bizzat kendi türü, kendi benzerleri, kendi kardeşleri arasında da yapayalnız kılınıyor.